Internet

Bugünkü ağ ve internet teknolojilerinin temeli 1950 ve 1960'larda, nükleer saldırılardan etkilenmeyecek bir askeri komuta kontrol sisteminin tasarlanmasına dayanıyor. O zamana kadar telefon hatları üzerinden yürütülen komuta kontrol işlemleri, telefon hatlarının kilit noktalarına verilecek zararlarla devre dışı bırakılabilirdi, yeni sistem ise ağır hasar alsa bile hasarsız noktalar arasında iletişimi sağlayabilmeliydi. Bunun çözümü olarak iletişim hatlarını merkezi noktalardan çıkartmak yerine; birbiriyle iletişim kuracak uç noktalar, pek çok ara bağlantı ile çok sayıda başka noktaya bağlanacaktı. Ara bağlantı noktalarından bir tanesi bile çalışsa, buradan yola çıkılarak halen çalışan diğer yerlerle iletişim kurulabilecekti. Bu sistemin ilk uygulması Amerika'da, 1969 yılında ARPANET adıyla çalışmaya başladı, ve ilk bağlantı dört üniversite arasında yapıldı ve bağlanan kuruluş sayısı kısa süre içinde arttı. Bu genişleyen ağ 1980'li yıllarda dünya üzerindeki pek çok ülkeyi, akademik kurumları ve ticari şirketleri kapsayan Internet haline geldi. Askeri komuta kontrolü sağlamak amacıyla başlayan sistem, dünyanın her köşesiyle iletişim kurmamızı sağlayan ve hayatın her alanını etkileyen bir kavrama dönüştü.
Kablolu Yerel Ağlar

Daha sonra kullanılan yerel ağ sistemi ”ince ethernet” olarak adlandırılıp 10Base2 standardını oluşturmuştur. Buradaki fark, kullanılan kablonun daha ince olması ve kolay bükülebilmesidir. Ayrıca vampir tapa yerine BNC fişi denilen yuvarlak fişler kullanılmıştır. BNC fişleri vampir tapaya göre daha pratiktir ve daha seyrek bozulur.

İnce ethernet ve kalın ethernet sistemlerinin sorunu, bütün bilgisayarların aynı kablo üzerinden bağlanmasıdır. Kabloda meydana gelen kopukluklar, vampir tapalardan ya da BNC fişlerinden kaynaklanan sorunlar bu iki ağ teknolojisini bakımı zor bir sistem haline getirmiş, yeni teknolojilerin geliştirilmesine yol açmıştır. Bu sorunların çoğunu çözen sistem ise merkezi sistem ve yıldız yapısı olmuştur.
Ağların Işıkla Buluşması: Fiber Optik
Şimdiye kadarki sistemlerdeki kablolar bir iletkenin (çoğunlukla bakır) içinden geçen elektrik sinyallerine dayanıyordu. Diğer bir kablo teknolojisi fiber optik kablolardır. Fiber optik teknolojisi çok ince plastik ya da cam kablolardan ışık ileterek çalışır.1970'lerde gelişmeye başlayan fiber optik teknolojisi, ışığın farklı maddelerden geçerkenki davranışlarını temel alır. Maddelerin kırılma indisine ve ışığın geliş açısına göre, ışık bir maddeden diğerine geçerken ya kırılır ya da yansıtılır. Örneğin ışık sudan havaya belli bir açıyla geçerken kırılır ve ışığın kırınımı olarak bildiğimiz durum gerçekleşir. Fiber kabloda ise ışığın belli bir açıyla cam ya da plastikten dışarı çıkmaya çalışırken yansımasından faydalanılır.
Bir fiber kablonun çekirdek kısmı 8-50 mikrometre kalınlığındadır. 1 mikrometre, 1 milimetrenin binde biri kadardır. Karşılaştırmak için, bir insan saçı 17 ile 181 mikrometre arasındadır [*] Çekirdek kısmın etrafında yine cam ya da plastikten bir katman bulunur, ancak burada kullanılan malzeme çekirdekte kullanılandan farklı kırılma indisine sahiptir. Fiber kablonun yapımındaki malzeme seçimiyle ışığın kablo dışına en az kaçak vermesi, böylelikle çok uzun mesafeleri kat edebilmesi amaçlanmıştır.10BASE-e-T, 100Base-T ve 1000Base-T sistemlerinin fiber kablolarla çalışan türevleri vardır. Fiber kabloların bakır kablolara üstünlükleri; çok uzak mesafelere yükseltici olmadan ulaşabilmesi, elektromanyetik alanlardan etkilenmemesi, aynı hızı sağlayan bakır kablolara kıyasla ince ve hafif olması olarak sıralanabilir.
Kablosuz Ağlar

Şimdiki Zaman ve Gelecek
